Uzm. Psikolog Sibel KESKİNEL

Yaşam Koçu ve Sanat Terapisti 0532 392 64 54

Online MSN Destek

Üyelik Girişi
Başlıklarla Psikoloji
Site Haritası
Takvim

Stres ve Nedenleri

STRES VE NEDENLERİ

Stres Nedir?

Bazı insanlar stresi, çıkarttığı migren, yüksek tansiyon, sinir, ülser vb. hastalıklardan yola çıkarak tanımlarlar. Bazıları ise stresi artıran değişkenler üzerinde dururlar (insanlar arasındaki iletişimsizlik, fazla iş, görev değişiklikleri, hızlı değişim gibi).

her birey stresi sezgileriyle az çok algılayabilir. Fakat insanların çoğunun stresi tanımlaması sanıldığı kadar kolay değildir. Stresi, ilk kez Hans Selye tanımlamıştır. Ona göre stres "Bireyle yapılan etkilere spesifik olmayan tepkidir"

Stres bireyi rahatsız eden ortamın (gürültü, zorlama, aşırı iş yükü) ortaya çıkardığı herhangi bir düzen bozukluğuna organizmanın verdiği cevaptır. Şu halde stres, her bireyin adaptasyon yeteneğine göre verdiği tepkidir. Bazılarında pozitif etkiler (enerji, uyarılmış davranış, migren) ortaya çıkarır.

Stresi açıklamada kullanılan "spesifik olmayan tepki" kavramının anlamı; organizmanın her belirlenmiş durumda aynı tepkileri vermediğidir. Örneğin; orgnaizmanın tepkisi hoş bir durum (terfi gibi) ile hoş olmayan bir durumda (tenzil gibi) birbirine benzer. Her iki durumda da, organizma karşılaştığı yeni duruma uyum göstermek zorundadır. Adrenalin salgılayacak, hastalık belirtileri başlayacak, işlevlerde düzensizlik ortaya çıkacaktır.

Stres kaçınılmazdır:

Stres, hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Çünkü, insana çevredeki uyaranlar karşısında daha iyi davranma fırsatını verir. Sıfır ster, ölümdür. Çünkü, bu durumda birey çevreden gelen etkilere tepki vermeye yetecek enerjiden yoksun demektir. Aşırı stres de ölümcül olabilir. Çünkü bu durumda birey aşırı enerji sarfetmekte ve tükenmektedir. Çözüm, her bireyin kaldırabileceği ölçüde (optimum) stres ile doyumlu ve olumlu bir hayat sürdürebilmesidir.

İki tür stres vardır. Bunlardan "Olumlu Stres" (iyi stres) olumlu sonuçlar çıkartır. Kaygı yerine, zor bir amaca ulaşırken bireyi meydana getiriciliği kullanmaya yönelten, kişiye doyum v eyaşama sevinci veren strestir. "Olumsuz Stres" (kötü stres) ise; bireyin kenidne güvenini kaybetmesine neden olan, yetersizlik duygularına sevkeden, çaresizlik, umutsuzluk ve hayal kırıklığı çıkartan sterstir. olumsuz stresin örgütsel çıkartıcılığı öldürücü etkisi vardır.

Stresin Kaynakları:

Stres kaynakları üç ana başlık altında incelenebilir. Birincisi, iş ortamından kaynaklanan faktörler, ikincisi; bireysel ögeler, üçüncüsü örgütsel ögelerdir.

İşgörenin İşinden Kaynaklanan Ögeler

Bu ögeler aşagıdaki gibi gruplandırılarak incelenebilir:

Görevin karmaşıklığı

Görevin icrası esnasında karşılaşılan zorluklar, görevi yapmak için gereken bilgilerin yetersizliği ve bireyin kapasitesine bağlıdır. Çok karmaşık görevler ve bu görevler karşısında bireyin yetersiz kalması, bireyin üzerinde baskı çıkartır ve dengesini bozar.

İnsanların beli durumlara uyum gösterme yetenekleri birbirinden farklıdır. Bazı insanların uzmanlıkları yeterliklerini aşan görevlerle karşılaştıklarında tehlikeye girer, bu durumdaki insanlar stresle yüzyüze gelirler. Teknolojik yenilikler ve bunlara yetecek bilgi ve deneyime sahip olmayan bir işgören, iki yanlı korku içindedir. Birincisi; makine veya donanımı bozarak zarar verme korkusu, ikincisi ise; yeni teknolojiye uyum gösteremediği için işin kaybetme korkusudur. Bu her iki durumda da birey baskı altındadır ve stresin yıkıcı etkisini hisseder.

Görevin sağladığı bağımsızlık

Ayrınlıtılı çalışma süreçlerinin kurulması, işgörenin bağımsızlığını azaltır. Araştırmalar, beşeri kaynakları yöneten kişilerin, fiziksel kaynakları yönetenlere nazaran daha fazla stres altında olduklarını göstermiştir.

İşgörenler, yönetimin kendilerine yeterince güvenmediğini hissettiklerinden, olumsuz duygular taşırlar ve sorumluluklarını yerine getirmeye yetecek kadar bağımsızlıklarının olmadığını düşünürler. Kendilerine güvenilmediği, düşünce ufkunu geliştirmeye imkan verilmediği gibi, olumsuz düşüncelere sahip olabilirler.

Bunun tersine, işgörene sınırsız bağımsızlık ve sorumluluk vermek de stres çıkartmaktadır. Hava kontrol sorumlularının durumu böyledir. Bunlar, kalp-damar hastalıklarına daha sık yakalanır. 5199 hava kontrol sorumlusu ve 8435 pilotun sağlık dosyaları taranarak çıkarılan sonuçlara göre; bu kişilerin sağlıklarına ilişkin gerçek durum, beklenen durumdan daha vahimdir. Bu insanlar yüksek tansiyon, ülser, şeker hastalıklarına beklenenden daha sık yakalanır.

Bu durumda fazla bağımsızlığın da, sınırlı bağımsızlık gibi bireyi strese sürüklediği söylenebilir. O halde, optimum bağımsızlığın ne kadar olacağını teşhis etmek yönetimin görevidir, denilebilir.

Göreve Bağlı Roller

Bireyin görevi gereği oynadığı rollerin de stres kaynağı olabilceği söylenebilir. Bireyin rolden kaynaklanan stresi şöyle açıklanabilir:

Rol çatışması: Göreve bağlı ve birbirleriyle çatışan ve rollerden birinin daha üstün tutulması gereken durumlarda bireyin kararsızlığa düşmesi (hangisini üstün tutacağı sorunu) durumunda stres düzeyi artar. Örneğin; bir hemşirenin rolü üç ayrı çatışma kaynağı çıkartır. Hastanın beklentilerini bilmek, en yakın üstünün beklentilerini bilmek, doktorun beklentilerini bilmek.

Kahn ve arkadaşları, bireylerarası sürtüşmeleri artıran rol çatışmalarının, iş doyumunu azalttığını, örgüte güveni düşürdüğünü ortaya koymuşlardır. işgören, yerine getirmesi gereken görevleri açık ve kabul edilebilir olarak algıladığı sürece, rol çatışması ortaya çıkmaz. Tersine bir durumda ise, stres belirtilerinden yakınmalar gündeme gelebilir.

Üst düzey yöneticilerin rol çatışması genellikle; kendilerinden ulaşmaları beklenen hedeflerle, bunlara ulaşmak için kullanacakları araçlar arasında dengesizlikler söz konusu olduğunda ortaya çıkar.

Rol belirsizliği: Bireyden ne beklendiğinin açıkça belirtilmemesi ya da bireyin karar almasına yetecek kadar bilginin bireye akmamasından kaynaklanır. İşi zorlaştıran birçok olumsuzluğu işin zorluğuna eklemek mümkündür. Bunlar; bilgi aktarımı, eksik görev tanımı, değerlendirme kriterlerinin bulunmaması şeklinde sıralanabilir ve hepsi birer stres nedenidir.

Rol belirsizliği bireyin tutum ve davranışlarında rehber edineceği kişilere başvurmasını engeller. Bu belirsizlik, bireyin yavaş hareket etmesine ve işini geç yapmasına neden olur. Rol belirsizliği, işgörenin işine olan güvenini kaybetmesine yol açar. Bu güvensizlik başlı başına bir stres kaynağıdır ve ancak işgörenlerin hepsinin kendilerinden ne beklendiğini gösteren görev tanımlarıyla ortadan kaldırılabilir.

Aşırı veya fazla hafif roller: Aşırı roller, bireyin işi karşısında niteliksel ve niceliksel olarak zorlandığını hissetmesi halinde ortaya çıkar. Bu aşırılkı, işgörenin çok hızlı çalışmasına, gücünü ve dikkatini son haddine kadar zorlamasına neden olur. 276 üst düzey yönetci ve bir finansal kuruluşta çalışan 1204 alt düzey işgören üerinde yapılan bir incelemeye göre çıkarılan sonuçlar şöyle:

- Alt düzeydeki kişilerin temel stres kaynağı, rol belirsizliği ve aşırı iş yüküdür.

- Üst düzeydekiler ise, fazla iş yükü ve çatışmalı roller nedeniyle strese girdiklerini ifade etmişlerdir.

aşırı iş yükü, insanların gerektiğinde "Hayır" diyememesinden kaynaklanır. Hayır diyememenin ise birçok nedeni vardır. Bu nedenlerin başında kariyerini tehlikeye atmamak, olumsuz insan izleminimi çıkartmamak gibi, endişeler yer alır.

Oysa birey hayır diyememenin bedelini, aşırı yüklenmesi nedeniyle karşılaşacağı başarısızlıklarla da ödeyebileceğini unutmamalıdır. Öte yandan stres nedeniyle, alkol bağımlılığı, çeşitli psikosomatik bozukluklar, işten alınan doyumun düşmesi riski de gündemde olacaktır.

Fazla hafif rol: Bu roller, kısa zamanda rutinlere oturtulabilen, açık, sade ve cansıkıcı işlerle ilgilidir. Rolün yalınlığından kaynaklanan can sıkıntısı, bireyin yeteneklerinin, işinde yeterince değerlendirilmediği kuruntusuna yol açar. bireyden kapasitesi altında yararlanmak onu engeller; bu engelleme de bir stres kaynağıdır.

İş Ortamından Kaynaklanan Ögeler

İnsan, iş ortamında uyum arar. Uyumun olmaması bir stres kaynağıdır. İnsanı işgörmekten alıkoyacak bir engelleme çıkartır. Birçok örgüt durumun farkında olduğundan, uyum çıkartamya yönelik çeşitli çalışmalar yapıyor. Bu çalışmalardan birçoğu maalesef başarılı olamıyor.

Uyumlaştırma aşağıdaki üç durumun varlığına bağlıdır:

Bireylerarası ilişkiler: Örgütteki bireyin diğerleri tarafından tanınması ve kabul edilmesi halinde olumlu ilişkiler, olumlu örgütsel ortamlar çıkartarak işgörenlerin topyekün sağlıklı olmalarında önemli bir rol oynar.

örgütte olumlu ilişkilerin gerekliliğinin yanında, örgütlerde bireyler arasında tahammül edilemez ilişkilerin gelişmesine de rastlanmaktadır. Bu durumda herkes kendisi için yaşar. Stres çıkartıcı bu ortamları genelde, işsizliğin yaygın olduğu ekonomik kriz dönemlerinde daha sık rastlanır.

Bireylerarası ilişkilerde belirleyici olan en önemli öge liderlik stilidir. Yakından kontrolün ve baskının bulunduğu ortamlarda bireylerarası ilişkilerin, demokratik ortamlardan farklı olacağı açıktır.

Bireylerarası rekabet: Bütün örgütlerin, para, terfi ve başka konularda sınırları vardır. Örgütte bu sınırlı olanaklara ulaşabilmek için bireyler birbirleriyle rekabet ederler. Bu rekabet önemli bir stres kaynağıdır.

Bu ulumsuzluğuna rağmen, bazı işletmeler işgörenin kapasitesini maksimum düzeyde harekete geçirmek için rekabeti teşvik ederler.

Bir yarışmada her zaman bir kazananın bir de kaybedenin olması normaldir. Zaferin bedeli çoğu zaman bireye oldukça pahalıya malolmaktadır.

Rekabet, bireyi gelişmeye yöneltir. Fakat aşırı rekabet örgütü yaşanmaz hale getirebilir. Bu durumda bireyler birbirleriyle çatışırken sağ kalan yalnızca örgüt mü olacaktır? Bu sorunun yanıtını çok iyi düşünerek vermek lazımdır.

İşverenlerin de, kendileri için çalışan işgörenle aynı durumda olduğu hatta çoğu zaman rekabeti daha dramatik yaşadıkları söylenmelidir. Çevredeki değişimleri takip etmek ve zamanında uyum göstermek, finansal çözümler bulmak, sendikalarla uğraşmak vb. olaylar iş adamının yoğun bir stres altında yaşamasına yol açar.

İş yerinin fiziksel özellikleri: İşyeri doktorları ve diğer araştırmacıların çalışmaları ortaya koymuştur ki, ısı, gürültü, ışık, titreşim, kirlilik vb. fiziksel koşullar, birey açısından kabul edilemez düzeydeyse, stres kaynağıdır.

Gürültünün insanda sadece fiziksel değil psikolojik rahatsızlıklara neden olduğu bilinmektedir. İşgörenin sinirsel ve fiziksel sistemini alt üst etmesinin yanında gürültü, işletmede enerji savurganlığı ve gereksiz harcamalara da neden olabilir.

Bireysel Ögeler

Birey ve bireyin içinde bulunduğu durumdan kaynaklanan beş temel öge, stres kaynağıdır. Bunlar aşağıda sırasıyla incelenmektedir:

Bireyin kişiliği: İnsanlar kişilikleriyle (bağımsızlık, esneklik, kaygı, katılık, heyecan vb. durumlarla) bağlantılı davranışlar gösterirler. Friedman ve Rosenman isimli iki kardiyologun gerçekleştirdikleri araştırmalara göre, iki kişilik tipi saptamışlardır. Bunlar A tipi kişilik ve B tipi kişiliktir. A tipi kişiliğe sahip olanlar, B tipine göre steres daha yatkındırlar ve bunların kalp-damar hastalıklarına yakalanma riskleri daha yüksektir.

Sterste kişilik önemli bir ögedir. Bununla birlikte sterisn çıkartacağı etkinin derecesi, kişilikle görevin gerekleri arasındaki ilişkiden daha çok etkilenmektedir.

Bireyin özel hayatında stres çıkartan olaylar; İşgören işinin tehdit ettiği birçok çatışmalı durum karşısında enerjiye gereksinme duyar. Bu enerjinin iş dışında tükenmiş olması (özel hayatında) bireyin iş yaşantısında mücadele gücünü azaltır. Acaba özel hayatla ilgili değişikliklerin çıkarttığı stresin etkileri ölçülebilir mi? Bu konuda T. Holmes ve R. Rahe yönetiminde Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde bir araştırma yapmış ve buna göre stres kavramı yeni boyutlar kazanmıştır.

Bu araştırmada bireyin özel hayatına ait olan 43 olayın birey üzerinde çıkarttığı stres ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Birey üzerinde bu olayların etkisini ölçmek için Holmes ve Rahe stres çıkartan olayları derecelendirerek belli bir değer vermişlerdir. Örneğin eşlerden birinin ölümüne 100, boşanmaya 73 ve diğer 43 olaya da buna benzer değerler verilmiştir.

Burada, mutluluk veren olayların da mutsuzluk verenlerle aynı şekilde bireyi etkilediğini söylemek gerekir. Bu modelin zayıf tarafı iş hayatını ve bireyin adaptasyon yeteneğini dikkate almamış olmasıdır.

Bireyin fiziksel durumu: Bireyin fiziksel açıdan iyi durumda olması strese direnç göstermesini kolaylaştıracaktır. Montreal'de Concordia Üniversitesi'nden David Sinoyor yönetiminde yapılan bir araştırmaya göre; fiziken iyi durumda olan bireylerin günlük hayattan kaynaklanan sayısız strese daha kolay karşı koyduğu belirlenmiştir.

Stres çıkartan diğer durumlar: İnsanların stres düzeyi, hızla değişen dünyada yaşayan insanların daha fazla yakınmalarına neden olacak kadar yükselmiştir. Stres çıkartan durumlar, bireyin kontrolünü kaybetmesine neden olur.

Örneğin; terfi etmeyi bekleyen bir kişiye, ekonomik kriz nedeniyle işine son verildiğinin bildirilmesi böyle bir duruma örnektir. Bu olay karşısında işgörenin tepkisini kestirmek kolay değildir. Kalp krizi geçirebilir, yöneticiye bağırıp çağırabilir, bir şeyler kırıp dökebilir. Bu kişide kontrol tamamen kaybolmuştur.

Bireysel kariyer: Örgütte çalışan her birey için planlanmış olan kariyer politikası, bireyde stres çıkartan bir diğer etkendir. Terfi, emeklilik, transfer kararını verirken yönetimin elinde herkese rasyonel davranılacağını gösteren kriterler yoksa, işgören yönetiminin kariyer konusunda adil davranmadığını düşünüyorsa, bu durumda stres düzeyi yükselecektir.

Örgütsel Ögeler

Örgütsel ögelerden kaynaklanan stresörler üç nedene dayandırılabilir. Bunları şöyle açıklamak mümkün:

Örgütün boyutu: Büyüklüğü nedeniyle bürokratize olmuş örgütlerde bireylerin kontrol alanı daraldıkça, bağımsızlıkları ve çıkartıcılıkları da engelliyor. bireye inisiyatif bırakmayan katı ve merkezi bir yapıda gelişen bürokratik kontrol, insanların örgüte yabancılaşmasına yol açıyor.

Hiyerarşik yapı: Her durumda başarılı olabilecek bir örgütsel yapının reçetesini vermek nasıl mümkün değilse, aynı şeklide stersin yakıcı etkisini minimize edecek evrensel bir yapı da yok. Sadece bazı örgütsel yapıların diğerlerine nazaran strese daha yatkın olup olmadığından söz edilebilir.

Örneğin; merkezi yapılar kaar almayı ve girişimciliği yavaşlatır. Bu yapılar güç çatışmaları nedeniyle rasyonel kararlardan çok politik kararların alınmasına daha uygundur. Öte yandan, üyeler arasında otokratik kontrolü destekleyecek oligarşik birlikler kurma eğilimi fazladır. Yönetimi elinde tutanlar, çok sayıda kişinin kaderini de ellerinde tutarlar. İnisiyatiflerini ellerinden alarak davranış özgürlüklerini kısıtlarlar. Bu durumda bulunan işgörenler aşırı stres altındadır.

Örgütteki değişim ve yeniliklerin çıkarttığı belirsizlik: Sürekli gelişen ve değişen dünyada insanlar daha fazla yenilikle karşılaşıyor. Belirsizlik; bireyin bilgi sahibi olmadığı ya da az bilginin bulunduğu bir yeniliğin işletmede uygulamaya konulması, bir reorganizasyon çalışması vb. durumlarda ortaya çıkan değişim karşısında, bireyin kendisini çaresiz hissetmesidir. Bu durumda işgörenler yeniliğe direnç göstererek kendilerini savunmak isterler. Kanada'da gerçekleştirilen araştırmalar belirsizlik kavramını şöyle somutlaştırmıştır:

Belirsizlik birçok duruma bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bunlar şöyle sıralanabilir:

- İşgören terfi etme ve ilerleme imkanları hakkıda yeterli bilgiye sahip olmayabilir.

- İşgören görev tanımlarının bulunmadığı bir iş yerinde çalışıyor olabilir.

Başka araştırmalar ise işgörenin işini kaybetme korkusunun neden olduğu belirsizlikten söz eder.

Teknolojik, sosyal, ekonomik, vb. her türlü değişim insan dünyasında belirsizlik ve karmaşa çıkartır. Bu değişimin sonunda birey stresi yaşar. Belirsizliği azaltmak için, işgören işiyle ilgili kararları etkileyecek güçte olmalıdır. Çünkü mesleki hayatı üzerinde söz hakkı olmayan işgörenler yoğun stres altında olacaklardır. Tabloda doğrudan işten kaynaklanan bazı stres ögeleri gösteriliyor.

 

Stresle başa çıkmak ve huzurlu yaşamak için öneriler:

· Kendinizi, sözde stres yaratan belirli ve kaynakları tanıyın.

· Kişiler arası iyi ilişkiler kurun.

· Bedeninizi kontrol edin.

· Dengeli beslenin.

· Bugünün işini yarına bırakmayın.

· "Her işi yaparım" ya da "Hiçbir şey yapamam" demeyin.

· Zihinsel özelliklerinizi doğru değerlendirin.

· Yitirdiklerinizin nedenini arayın.

· Zamanın tutsağı olmayın.

· "Hayır" demeyi bilin.

· Önce özeleştiri yapın ve herkes tarafından sevilmeyi beklemeyin.

· Yapabileceklerinizle yetinmeyi bilin.

· Kendinizi vazgeçilmez görmeyin.

· Alkolik gibi işkolik olmayın.

· İşinizi gerçek olanaklarınızla uyumlu kılın.

· Dinlenmeyi bilin.

· Spora zaman ayırın, fizik egzersiz yapın.

· Solunumunuzu denetleyin.

· Savunma mekanizmalarından yararlanın.

· Davranışınızı düzenleyin.

· Öfkenizi yenin.

Kybele Sanat Cafe ve Psikoterapi Merkezi

 Kybele Sanat Cafe ve Psikoterapi Merkezi

Hava Durumu
Saat
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam22
Toplam Ziyaret136545